ırklarla veya coğrafyayla ilgisi yok bunun, eğer ırklarla ilgisi olsaydı fransızlar en iyi hoparlörü yapardı(çünkü hükümetleri ve devleti bu konuda yüksek meblağ ödenek ayırıyor).
"Tüm dünya insanının bu konuda yozlaşması söz konusu" bunu kesinlikle unutmayalım. Bildiklerimden genellleme yaparsak Avrupada ses kalitesi bilinci konusunda ya 2. yada 3. yüz.
Ülkemiz bu konuda üretici değil, pazar olmayı iyi eğliyor. Pazar olmak ta bizi, arızalı cihazları tamir etmeye yönlendiriyor. Biz üretmeyi öğrenmeden, tersten gidip en zoru başararak tamir etmeyi öğrendik
ters mühendisliği kesin bu coğrafyalı birisi çıkarmıştır.
Yeni neslimizin cahilliği ise ne yazık ki "kolay kazanıp, kolay kaybetmekten", "bedelini ödemeden, birşeye sahip olmaya çalışmasından" kaybediyor. < bu bahsettiğim ise tüm toplumlarda mevcut. Bu iki atasözüne benzeyen cümleleri, canlandırırsak;
MP3 çok kolay indirilir, fakat bit rate veya download hızı artışı, sesin ayrıntısını ifade etmez
orjinal olmayan cdde kalite aranmaz.
1Bit cd çalarlara 1000 dolar verenler bilir. Şimdiki 24 bitler ne için kullanılıyor acaba. 5 tane oparlor koyduk hala enstrumanların yerini kulaklarımla göremiyorum. Benim kulaklar mono galiba
(stereo da görüyordum ama)
adamın biri bizim dükkana geldi, arabasının arka koltuğuna; sub, 2yol takım, ampli, deck çevirici... ne varsa almış. Fakata koltuğa koyunca çalmamış. Çünkü bunlar "yarı mamül".
Montaj için bana geldiğinde fiyat istedi, rakkam verdim, "bi düşüneyim dedi". rakkam fazla geldi veya ücretsiz montaj yapılmasını istiyor.
Bedeli ödenmeyen iyi ses ancak, "olduğu" kadardır. Bilgi, emek, işçilik olmadan Bizim sektörde ses yoook.
Kulakların eğitilmesi, illaki demesem bile, en az nota ondan sonra oktav ve detone öğretisi ile elde edilebilir. Unutmayalım iyi duyan, iyi konuşur.
Sessizliği çok dinlemek lazım ki ofset düzelsin, yüksek sesi ise bi süre kullanmamalıyız.