Aslında böyle bir yazıya gerek yoktu ama sanırım bazı noktaları da aydınlatma zamanı geldi.
Forumda hoparlör olarak yazdıklarım aslında çok eskilerden kalma bir hevesimi paylaşmaktı. Burada çok biliyorum ya da uzun yıllar bu işi yapıyorum ya da bu işten ekmek yiyorum diye bulunmuyorum. Sadece bir hobi ve uzun yıllar hobilerimi abartarak artık profesyonel düzeye gelinceye kadar sürdürdüm. Akvaryum hevesimden su ürünleri okudum, bisiklet merakımdan mekanik okudum, dans merakımdan dans öğrendim, psikoloji merakımdan psikoloji öğrendim, ve buna benzer her biri meslek olabilecek entellektüel birikimler edindim ve sonunda akademisyenliğin benim gibi devamlı öğrenme modunda olan bir insan için en uygun meslek olduğuna karar verdim. Bu kadar çok şey öğrenebilmek için çok zeki olmak gerekmiyor, çabuk kavrayabilme yeteneğinizin arkasında çok çalışma gerekiyor ki asıl önemli olan bu. Çünkü bunun üzerine nasıl öğreneceğinizi öğreniyorsunuz. Ama asıl sorun artık doyma noktası gelince de bırakıveriyorum, o merak duygum başka alanlara kayıyor. Buradaki hevesim de bu tür heves, bir süre sonra geçecek ve normal yerini alacak.
Kendi hayatımda en başından doğru yaptığım iki şey var, nasıl öğreneceğimi anladım ve de iyi derecede İngilizce öğrendim, kadar. Ondan sonrası bilgisayara bulaşmam, çok uluslu şirketlere girmem, üst düzey yöneticilikler felan derken temel bir noktayı keşfettim. Maalesef bir işin mutfağına girmeden o iş hakkında ahkam keserek ilerleyenler daha iyi mevkilere geliyorlar. Toplumumuzun en sorunlu yanlarından birisi bir kişinin biraz bilgi birikimine sahip olduğunda o bilgili insana hayatın her alanında bilge gözüyle bakıp koşulsuz teslim olmak. Daha da kötüsü bilgi bu insanda deyip yalakalığına soyunmak ama aslında o insana metelik değer vermemek. İnsan bir kere o bilge konumuna girdiği zaman bir daha aşağı inemiyor ve rolünü sürdürmek zorunda kalıyor. Sürdüremediği zaman da hırçınlaşıyor ve saldırıyor, ve kin besliyor. Çünkü o da artık herkesin kendisine biçtiği role inanmaya başlamıştır ve artık o da kendisine değil ama kendisinin oynadığı bilge rolüne tapınmaya başlamıştır. Ama gerçeği kendisi de biliyordur ve artık virüs gibi bulaştğı yeri yakıp yıkıp yokedip sonra bulaşacak başka mekanlar, organizmalar bulmak durumudadır ve bu döngü sürer gider.
Bilgeliği beslemek için gereken kaynaklar da gizlice başka yollardan elde edilir, aslında kendisi yapması gereken işler başkalarına yaptırılmaya çalışılır ve tabiki bunun ne özgünlükle ne de kendinyapla alakası vardır, aleni kendiyaptır olur. Ve bunun doğru yol olmadığını bilen ve de söyleyen herkes de onun için düşmandır artık. Sahte kimlik artık onun yeni tanrısıdır ve eleştirilemez.
İşin en acı tarafı bu siyasetten sanal ortama her alanda benzer bir prototip olarak kopyalanarak yaşanmaktadır. Eğer kendileri bu bilge rolüne uygun prototip oluşturamazlarsa tarih onlara gerekli malzemeyi verecektir. İşte böyle sahte Atatürk’ler sahte Marx’lar, sahte peygamberler ortaya çıkar ve herkes öyle olduğuma inanıyorsa demek ki ben öyleyim deyip kendi yalanlarına kendileri de inanmak durumunda kalmaktadırlar. Kendilerini iyi hissettikleri, bu ortamların dışında adam yerine konulmadıkları için de bir süre sonra tam bir bağımlılık yaratılır ve işte kişilik kayması ile başlayıp şizofreniye dönüşen süreç de böyle başlar.
Aslında İnternet’te sahte isimlerle sevmediklerine hakaret edenler, kız ismi verip kendi arkadaşlarını işletenler, çamur at izi kalsın şeklinde rakip firmaya negatif propaganda yapanlar, vs vs. Pekçok bilişim suçu aslında sokakta yapılamayanı sanal ortama taşımaktan ibarettir. Ne yazıkki artık sanal ortam gerçek ortam karışmaya başladı ve bizler gerçek özümüzden çıkıp canavarlara dönüşmeye başladık.
Halbuki Yunus ne güzel söylemiş,
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsen
Ya nice okumaktır.
Meselenin özü budur, eğer kendinizi bilirseniz size eleştirenler ya da övenler aynı şekilde etkisiz kalacaktır.
Meseleye kendimden başladım ve devam ediyorum.
Elektronik benim mesleğim değil, hobim. Bilgi düzeyim ortalama adama göre iyidir, ulaşabileceğim kaynaklar iyi elektronikçilerden de iyidir, gerek yazılı gerekse kişisel kaynaklar. Ama bunlar potansiyeldir, kütüphanemde bulunan kitaplar benim ne kadar bildiğimi göstermez.
Elektronik konusunda pratik, teorik ve bana verilen bilgileri kaynağıyla birlikte bu forumda emek veren arkadaşlara veriyorum. Bu benim elektronik gurusu olduğumu ya da çok bildiğimi göstermez, sadece elimdekileri paylaşıyorum, sizlerden geleni de alıp yerine yerleştiriyorum. Halen öğreniyorum ve eğitimim ağır ilerlemekte, dolayısıyla forumun abiliği ya da ağalığına soyunmayı düşünmüyorum. Soru soranlara cevap yetiştiriyorum, kendimi onların yerine koyup en mantıklısı ne olur diye cevap bulmaya çalışıyorum.
Bilgisayar ve İnternet teknolojileri konusundaki tecrübem konusunda pek mütevazi olmam gerekmiyor.
Hoparlörler konusunda tecrübeliyim ama kendi kulağımdan çok Ersoy’a danışırım, çünkü o benden çok daha fazla hoparlör sistemi görmüş, kurmuş ve dinlemiştir. Onun söylediğini dikkate alırım ve sonra kendi kararımı veririm.
Forum yazılımı vb. konularda Hazar’ı bilirim, çünkü o şimdi elinde böyle işle profesyonel olarak uğraşıyor ve benim hobi olsun diye Joomla öğrenmem ondan daha fazla bildiğimi göstermez. Çok şey bilebilirim ama herşeyi bilemem, ama gerekirse öğrenirim.
Sonuçta buraya katkıda bulunan herkes öğrenme sürecine katkıda bulunuyor, Emin, İnanç, Fatih, .. daha pek çok arkadaşımızdan öğreniyoruz.
Doktora tezim bilgi yönetimi üzerine, belki bu yüzden bu kadar bilgi deyip duruyorum. Ama daha ne matbaacılık, marangozluk, inşaat vs. bilgilerimden bahsetmedim. Bilgi derken kuru kitap bilgisinden bahsetmiyorum tabiki, her ikisinin deneyimle desteklemişini kastediyorum.
Bütün bunlardan sonra da açıkca söylüyorum, forum bilgi alışverişi için vardır, eğer çok şey bilmek istiyorsanız önce dinlemelisiniz ve bilmeniz gereken en önemli şey unutmazsınız: aslında hiçbirşey bilmediğinizi.
Kısacası burada hobimizle uğraşırken benim yıllar içinde öğrendiğim en önemli şeyi unutmamalıyız: gerçekte kazanılan iki tane amfi bir hoparlör felan değil, aramızdaki dostluk ve beklentisiz alışveriştir. Burada çok bildiğimi göstermek için bulunmuyorum, herkes gibi benim de bir hayatım var ve belki sadece biraz daha fazla zamanım var ve de bazı ilave olanaklarım. Bunları da paylaşmaya çalışıyorum, bu da benim yapım.
Yani iki tane amfi yapıp felanca yere satıcam diye hiçbir dostumu satmak ya da benim beğenmediğimi beğendi diye kimseye çatmak gibi bir derdim yok. Hobiler gelir gider, dostluklar baki kalır, benim de elde ettiğim en büyük getiri budur. İnsanı çıkarınca geriye birşey kalmıyor, kendini kendi olmaktan çıkaranlar da çıkıyor ama bu onların derdi.