DIY Audio Türkiye Forum

[Ersoy]

Merhabalar.

Fixer Kardeş.

Şu nal toplatma değimi biraz kışkırtıcı olmuş. Öncelikle kıyaslama yaptığın kabinler farklı katagorideler. Usher'in hı-fi ekonomik olsun diye ürettiği kabinleride vardır, Ama sen be serisi bir usher dinlemediğinden olsa gerek, hpm100 ile karşılaştırıyorsun. Veya jm-lab...

Neyse şu naltoplama olayını tam anlayamadım ama maksat gümbür gümbür çalması ise onu bilemem. Onuda bilirimde uzun hikaye. Hi-end müzikte seskalitesine önem verilir. Seslerin gerçeğe enyakın ve olması gerektiği kadar ses seviyesinde, maksimum tatmin sağlamak amaçtır. Ses yüksekliğini, müzik dinlenilen mekanın büyüklüğü belirler. Gümbür gümbür çalması odanın hacmine çok bağlıdır...

Hpm100'e gelirsek. Aslında kabin pioneer markası ile satılsada tasarımı ve sürücüleri jbl e aittir. Tabi ozamanlar çin değil amerikan imalatı idi.
Ses kalitesi bakımından gerçekten kendisinden beklenmeyen performansa sahiptir. En çarpıcı özelliği bas sesler çok yumuşak ve gövdeli olmasıdır. Tiz ler için aynısını söyleyemem. Ama alacak olursan, ki tavsiye ederim, kabinlerin altına mermerden birer kaide yaptır. Üzerine kabini koyduğunda, tiz sürücünün, sen karşısında otururken, senin kulak hizzana gelecek şekilde, kaidenin yüksekliğini ayarlamalısın.

Ayrıca kabinler suntadan imal edildiği için zamanla tutkal kendini bırakır ve kabinde istenmeyen rezonanslar oluşabilir. Kabini elden geçirmelisin. Alırsan haber ver yardımcı olmaya çalışırım.

Aman elma ile armutu karıştırmayalım.

[fixxxxxer]

Hi-End kavramında ters düşüyoruz ozaman sizinle hocam Hi-End'i yüksek uç veya uç nokta gibi yerli sözcüklerle tanımlayabiliriz, bu bağlamda benim anlayışıma göre hi-end hem kaliteli hem yüksek ses verebilmeli, az ve kalitelisi ancak hi-fi olabilr benim gözümde yani "aslına sadık" Öte yandan benim kıyaslama yaptığım ortalama hoparlör grubu 3 ila 5 bin USD demiştim, gerçekten o fiyata HPM-100 kadar güçlü, geniş sahneli ve sesi hem yüksek hem de kaliteli veren bir hoparlör dinlemedim, daha iyi hoparlör tabii ki var, param olsa alacağım ilk hoparlör jbl k2s9800'dür misal (25000 usd) Bence fiyat performans oranıyla HPM-100 gerçekten hi-end'dir yani uç nokta'dır. BE serisi dediğiniz hoparlörleri de pek 3-5 bin dolara göremedim 2 sene önce baktığımda 10000 dolar civarında fiyatlardan başlayıp 20000'e kadar çıkıyordu. Hi-end'de olması gerektiği seviyede maksimum tatmin demişsiniz, seviyeyi de herkes kendi belirler, örneğin yazın gittiğim metallica konserinden sonra-ki tr'de gelmiş geçmiş en iyi ses düzeneği kurulmuştur-2*10 watt, 15 watt ları aman nekadar kaliteli nekadar gerçek diye dinlemek bana yetmiyor, ama en azından hoparlörlere 3 mt mesafedeyken davulun kick'ini camları titretircesine hissederken zilin "çiss sesini" yanımda çalınıyormuş kadar net duyabiliyorsam, vokalistin nefes alış-verişlerini farkedebiliyorsam işte o hoparlör hi-end'dir benim için, HPM-100 10000 USD'lik abileri kadar olmasa da biraz olsun başarıyor bunu, kabin işlemlerine gelince HPM-100 almayacağım ama yakın zamanda muhtemelen HPM-60 gelicek bir tanıdıktan hediye, ozaman bir göz gezdirir, elden geçirilmesi gereken birşey varsa beraber fikir yürütebiliriz, teklifiniz için teşekkürler.

[hoparlör]

High-End kavramını kendine göre yeniden tanımlamışsın ama dünyanın geri kalanı sanırım farklı düşünüyor seninle

HPM-100'den daha iyi ses veren, hacimce daha küçük, 2-3 bin dolarlık high-end sistem dinledim, var, mevcut. Örnek Monitor Audio, Infinity, ... Bakınız http://www.extreme-audio.com

JBL high-end pazarında olan bir marka değil, bazı klasikleri gerçekten iyidir. HPM-100'de Pioneer'ın piyasasını artıran en önemli tasarımlarından birdir doğrusu. Ama kağıt tizleri çabuk yanar ve en zayıf noktasıdır, günümüzde çok daha iyi tizler mevcut.

İlk Metallica albümlerini 80'li yılların başında orjinal plaklarından ve HPM-100'lerden dinlemiş biri olarak sana şu kadarını söyleyebilirim: Eğer Metallica dinleyeceksen High-End kategorisinde değilsin. Bu senin kullandığın sistemin kalitesiz olacağı anlamına gelmez, ama hem müziğin dinamikleri ve enstrüman yapısından hem de ses düzeyi açısından tamamen farklı bir altyapıyı gerektirir.

High-End orjinale tam yakınlık demektir, Nico Ras'ın deyimiyle annenin sesini duyabiliyorsan hoparlörlerden, işte o sistemdir. Doğal seslerin, vokallerin ve akustik entrümanların seçeneğidir high-end. Ve bazen 15-20 Watt ile 200-300W Pro sistemlerin ses basıncını yakalayabilenleri vardır.

Dolayısıyla elektronik distorsiyonlarla oluşturulan gitar tonları, mikserden geçip oynanmış vokaller ve davulların bir de üstüne üstlük bilgisayarda oynanmış "sound" ları ile high-end dediğimiz kavram (dünyada tanınmış ve kabul edilmiş haliyle) pek de olabilir gözükmüyor. Olduğu zamanda acayip paralara mal olabiliyor.

Bunun yerine özellikle basların daha Pro tarzı tasarlandığı, tizlerin super tiz gibi pro elemanlarla güçlendirildiği ya da horn tipinin seçildiği sistemler daha uygundur kanımca. Sadece güç seviyesi ve istenen ses basıncı daha yüksek olacaktır. Bu high-end midir? Bir anlamda üst kalite Hi-Fi'dir ancak aslına sadakatin en üst derecesine ulaşabilecek bir yapıda değildir. Sadece kullanılan sistemden de kaynaklanmaz. Asıl sorun James Hetfield'ın (Metallica'nın solisti) orjinal sesinin albümdeki kayıttan duyulan sesle birebir aynı olmamasıdır.

Kısacası HiFi orjinaline "yüksek sadakat" demektir, High-End ise bunun dozunu en üst seviyeye çıkarıp bir anlamda abartmaktır. Ama klasik müzikte abartmak mümkünken heavy metal'de bu imkansızdır, çünkü orjinal olarak kabul edilen ses kaynağı bile aslında orjinaline sadık değildir, olsa olsa stüdyo kaydına ve miksaja sadıktır.

Bir gün HPM-100 tarzı bir kabin yapacağım ama seçeceğim baslar herhalde Eminence 15" KappaPro tarzı bir hoparlör olacaktır, bir de rengini tutturabilsem ne olurdu.

Belki MTV Unplagged serisi bir anlamda High-End'e taşınabilir

[fixxxxxer]

Kesinlikle bambaşka bir düşüncedeyim hi-end konusunda, herkesle ters düşüyorum, herhalde asla bir "audiophile" olamam bu gidişle Şaka bir yana gerçekten benim hi-end anlayışım çok değişik, sizin anlattığınız hi-end, kalite için ekipmanın yanında müzik seçmek, ki bana biraz ters geliyor çünkü zevklerden ödün vermek, kısıtlı müzik türlerine hapsolmak söz konusu, benim için hi-end, sevidğim müziğe uygun en kaliteli ekipmanı seçmek, istediği kadar bilgisayar desteğiyle, mikserlerle, elektronik müzik için synth vs. cihazlarla yapılmış olsun müzik müziktir, bir eserdir, beğenir veya beğenmezsiniz tercih meselesi, bence asıl kıstas kayıt kalitesi ve reprodüksyon ekipmanınızın kalitesidir, sonuçta amaç "ses" değil "müzik" dinlemek, yok audiophile'ların amacı "ses" dinlemekse ben audiophile olamam, olmam da, çok para yau, her hafta opera ya da müzikal oyuna gider kendimi tatmin ederim, gerçeğe yakın değil, gerçek ses sonuçta, hem daha ucuza çıkar hem de evde oturup 10000 dolarlık anfinin 3bin dolarlık ses ayar düğmesiyle oynamaktan daha sosyal bir aktivite:D Bakalım her tür müzikte, her tür dinleyicinin istediği randımanı sağlayan ekipmanlar çıkacak mı, çıkarsa işte o hi-end derim, saygılar..

dip not :
site yöneticilerine öneride bulunalım site adımızı Türkçe hale getirelim ve Türkiye'de konu üzerine benim gördüğüm en kapsamlı sitenin üyeleri olarak şu "audiophile" sözcüğüne de Türkçe bir karşılık üretelim, distorsiyon, slew rate, low esr vb. sözcükler için de tabii, sadece bilenlerin değil, bilmeyenin de ufkunu açacak, heveslendirecek, korkutmayacak bir site haline gelir ozaman, tabi öneri sadece, iyi geceler herkese...

[hoparlör]

Deneyim bütün söylediğimiz sözlerin ötesinde birşeydir. Şimdilik high-end kavramı senin için ne ifade ediyorsa devam et, bunda bir sorun yok. Demokrasi kavramının herkes için farklı şeyler ifade ettiği gibi bu da farklı olabilir.

Ancak bu konuda üzerinde aşağı yukarı anlaşılmış bazı kavramlar da yok değil. Dolayısıyla elma ile armut arasındaki ayırımı da yapmak durumundayız.

Odyofillerin ses konusunu abarttığı doğrudur, ses de dinleyebilirler, ama müzik bunların ötesinde birşeydir. İtalyanca bilmediği halde Pavarotti dinleyen birisi aslında ne dinliyordur?

Sonuçta müzik dediğimiz şey ses, ses de düşük frekanslı bir enerji olduğuna göre, enerjinin bizde uyandırdığı duygular olarak olayı basite indirgersek, evet odyofiller ses dinliyor olabilirler. Bazılarına göre Metallica da toplu kapı gıcırtısı çıkarmaya çalışan dokuma makinesi sesi olarak da algınabilir.

Benim doğal sesleri örnek vermemdeki sebep bir sistemin orjinalini ne derece tekrar canlandırabildiğine ilişkindi. Eğer insan sesini canlandırabiliyorsa, herhangi bir elektronik müziği de aynı şekilde başarıyla canlandırabilir. Dileyen metal dileyen caz dinler.

Zamanla insanın kulağı farklı tınıları arıyor ve daha doğal seslere yöneliyor galiba. Son dönem metal türevi grupların hiçbiri "Ride the Lightning" 'deki heyecanı vermiyor, kiminin vokali brutal, kiminin tınısı karmakarışık, kimisi rap mi pop mu belli değil. 30'undan sonra caz, opera ve diğer müzikler türleri de hayatıma girdi ve farklı keyifler aldım. Ama kulağım halen Judas Priest'in "Point of Entry" albümünün HPM100'deki gümbürtüsünü arar, gençlik aşkı işte

Ama her hafta opera ya da müzikale gitme düşüncene kesinlikle katılıyorum, hem keyif açısından, hem sosyallik hem de kulağının gelişmesi için mükemmel bir fırsattır. Dediğin gibi orjinali varken evde 100bin dolarlık düğmelerle ya da bizim gibi ucuzuyla oynamak gereksiz ama her hafta Pavarotti mezarından kalkıp konser vermiyor işte

[the_cantan]

bana bir hoparlör deyin ki hemen eleyeyim. o da hpm-100, 60 vb. dir. 300ytl den fazla etmemeli. böyle bir şey istiyorsanız akai sw-175 önermek isterim. 200 TL piyasası vardır. 400 yahut 900 TL vereceğiniz yere akai almak çok daha iyi ve akıllıca. abartmam lazım esasında. hpm100 almaktan bahsediyoruz. 1000 ytl mi? 10 000TL veririm bir kolona hpm100 e hayatta vermem. vermeyin gözüm o parayı. emin olun sevdiğiniz bir müziğe, sanatçıya hakaret. eskiden benim içinde çok farketmezdi bozuk kasetten bile çatır çatır sevdiğim müziği dinlerdim 10 kere 20 kere 30 kere. ama artık o sevilen müziği daha esrarlı görmeye çalışıp kendimi kandırmak, aynı parçadan farklı bir frekans duyup bu da varmış diyip eski hazzı bulmaya çalışmak. iyi müzikler önemli. şu anda mesele benim için tüketecek müzik arayışı. gerisi nedir ki?

@fixer kardeş her tür müzik, her tür dinleyiciye uygun bir hi-fi, hi-end sistem vardır; sebebi basit hepsinin temelinde frekans, sinyal yapısı aynı.armonikleri fazla karıştırmazsam.
şu anda konu ses için müzik değil; müzik için sestir. kısıtlı müzik türlerine hapsolmak diye bir şey yoktur. sadece her tür müzik için yeterli kaliteli kayıtlı medya sıkıntısı vardır. dijital diyosun da her türlü teknikle müzik icra edilmesine kesinlikle karşı değiliz ya da böyle bir felsefe yoktur. diyoruz dijital iyi de şimdilerde mp3 furyası sağolsun normal CD bile bulamak bile sıkıntı olmaya başladı. CD rafları tozlanıyor ucuzluuk sepetlerine doluyor çöp gibi.
fakat maksat ufak bir ses üretici müzik alet, radyo kaset çalar ya da ufak mini hi-fi sistem yeterli fazlasına gerek yok gibi banker mantığıyla düşünülüyorsa o da doğru. ama büyük müzisyenlerin ve benzer sahadakilerin hiç biri öyle düşünmezdi. bir Ferrari ayaklarını yerden keser; bir Murat 124 de. ikiside beni götürür fazla para veremem diyorsak sorun yok. Cem Yılmaz da Ferrari aldı yanındada Anadol a binerdi. hazzını bilecen.(tabi Ferrari yi sattı neyse) ama para varken alırsın kimse de bir şey demez. ama Ferrari alırız bu durumda şu an ki mantığın yani hi-end e yaklaşım değişmesi lazım.üstelik son mesajının konumuzla ilgisi dolaylı; başka açıdan bakmışın. o yüzden tutarlılık önemlidir.
müzik dinlemek maksat olduğunu belirtiyorsun.bence de. fakat güzel müziği güzel kayıtla ve sistemle dinlemek istemez misin? ingilizce kullanmamak tamamda odyofil yazalım. odyofil olmayıda bir taraf bırakalım bu forumda ben şu ana dek kimsenin odyofil olmak ya da buna meyilli tartışmalara girdiğini görmedim. forumun en sevdiğim tarafı budur. kısakelam ses olmadan müzik dinleyemeyiz; müzik olmadan gürültüyü damıtamazsın. güzel ve çok kaliteli müziği, çok kaliteli kayıtla ve kaliteli konfigurasyonla dinlemek o zaman çok iyi olur. şu nokta da burası DIY sitesi ve 10 000$ bayılmadan kaliteli dantellerimiz yapacağız. aslında biraz daha açmak yararlı olur. Gökhan Hocam yazacak fazla bir şey bırakmamış. saygılar sunarım. kusur ettiysek.

[drhardware]

Aaaaah, ahhhh...
Saç baş yolmak ne fayda! Malzeme bilimi demişiz, virtiöz kulağı, gurme midesi demişiz... Ama nafile!
Son günlerde sokaklarda bol bol seçim otobüsü görmeye başladım/başladık. Gümbür gümbür sesleri var maşşşallah. Çıkıp bakasım geldi hoparlörlerinin markalarına, artık Eminence midir, Monacor mudur, Silicon mudur ne karın ağrısıyla.. Ve illa ki hepsi kalitelidir kendi çapında. Muhakkak ki sensiviteleri 100dB/W ın bir hayli üzerindedir. Üzerindedir ki mahallenin bir başından öbür başında oturan zevatın kulaklarını tırmalar.
Yani dostlar, Casio ne de kaliteli saattir değil mi? Ama bazıları Tissot sever ve kimbilir ceplerinde para olsa ya Tag Heuer illa ki de Rolex takarlar zarif kol düğmelerinin altından uzanan bileklerine... Kimi çalıştığı inşaatın tuğla bezeli duvarlarının dibinde küçük "aygazının" sarı alevinde pişirdiği melemenin tadına doyamazken bazısı Champs Elysees'de Lasserre Restaurant'da tadına baktığı safran soslu mercan balığı filetosunun sosunu beğenmez..
Tartışmak manasız neticeten... İsteyen istediği şeyden zevk aldığı gibi istediğine hi-end yaftası da yapıştırıverir.

[hoparlör]

Dr.cum,

Sen boşuna harap etme kendini, bize lazımsın

O seçim otobüsü denen zerzevat satıcıları maalesef çoğunlukla hoparlör değil megafonun iricesi Çİn malı çakma horn kullanıyorlar. Bazıları seçim müzikleri için ucuz seslendirme basları felan kullanıyorlar ama bir tanesini incelediğimde pek bas da kullanmadıklarını, insan kulağının en duyarlı olduğu frekans aralığında maksimum ses şiddetini yaratacak distorsiyonlu bir ses üreteci kullandıklarını gördüm. Nedeni de gayet basit, baslar fazla akü istiyor, orta ve tiz sesler çok daha makul ve etraftan da mutlaka duyuluyor. Maksat temiz sesle reklam yapmak değil ortalığı birbirine katıp sloganlarını kulaklara çivilemek.

Diğer konuda ise çok da dert etme derim. Bak lise yıllarında HPM100 felan derken nerelere geldik, nerelere gidiyoruz. Millet Harrods'a alışverişe gider, biz hoparlör dinlemeye gidiyoruz Bu arada atraksiyon olsun diye opera öğrencileri gelip aryalar söylüyorlar merdivenlerde felan Yani adamlar alışveriş derken High-End takılıyorlar.

Niye Harrods derseniz, koca Londra'da gidip kabinleri görebileceğim iki yer buldum, birisi de oaktree gibi birşeydi. Herşey Internet'ten, Londra dışında DIY takılan ve ScanSpeak gibi markaların temsilcisi bir yer de buldum, wilmslowaudio diye ama kalkıp gidemedim kısıtlı zamanda. Çocuklar için kit şeklinde DIY malzemeler bile mevcuttu.

Sonuçta gençlik işte, HPM100'den daha iyisini görmemiştim ki, komşunun Marantz setinin kolonları küçüktü. Eh ben de para yok diye arkadaştan heveslenip amfi kiti alıp hoparlör alıp bu işlere başlamıştım. Ne İnternet vardı, ne de okuyacak kaynak. Bir tek Elektro işte. Ama o zamanki malzeme, en ucuz dandik malzeme bile bugün satılanlardan kat be kat iyiydi. Sene 82-85 arası, kasetçilerin kral olduğu zamanlar.

Hayırlısı, ben gene dedeler gibi eski zamnaları anlatmaya başladım

[fixxxxxer]

sn. drhardware menemen ve safran soslu mercan balığı filetosu örnekleriniz okadar iyi olmuş ki, işte bu da tam benim anlattığım şey, "damak zevki" ya da "kulak zevki" pek de farklı değil, önemli olan iyi yapılması, hi-end olan müzik midir ekipman mıdır? İsteyen istediğine yapıştırır tabi yaftayı, ne gurmeler vardır havyarı 100 çeşide ayırır, şu şöyle güzel bu böyle mükemmel diye, kimisi vardır, sosyetik görünmek için, yani tadından ziyade "pahalı" oluşuna önem verdiği için yer, benim çocukluğum ve gençliğim, babamın mesleğinden ötürü turizm camiasının içinde geçti, geçiyor, havyarın 100 değil ama 20 30 çeşidini yemişimdir, champs elysees deki filanca restoranda değil ama istanbul ve tr'deki hatırı sayılır yerlerde,kimse yanlış anlamasın hava olsun diye söylemiyorum, zaten bir defa bile para vermedim, dolayısıyla tarafsız bakabiliyorum, havyar istediği kadar para etsin, iyi bir menemeni 100 çeşit havyara terddütsüz tercih ederim, bu şimdi ben zevksizim mi demektir yani, farklı bir zevktir sadece, havyar sadece bir örnek daha birüsü alana çoğaltabilirim, kolumdaki saat omega de ville ama hala casio'nun altimetreli barometreli modellerine bayılırım, sportif yanları ilgimi çekmiştir hep, neyse uzar gider bu tartışma, özet olarak, illa ki iyiyle kötü arasında belirgin farklar vardır, bir de zevklere hitap eden farklar vardır, diğer arkadaşların da dediği gibi elma ile armut karıştı gidiyor... zevkleri tartışmayalım, kimseyi zevklerine göre yargılamayalım...

Kel alaka olacak ama yakalamışken sorayım melemen mi menemen mi? senelerdir araştırırım hala kati sonucu bulamadım...

Sürç-i lisan ettiysem affola, herkese saygılar...

[the_cantan]

tüm görüşlere can-ı gönülden katılıyorum. yalnız şu noktayı atlamamak gerek.

belli bir seviye, kalite üzerinde ki her şeye artık zevk karışmaya başlar. ve bu zevk üzerinde, kimse/ler istediği kadar mantık arasın sadece saygı duymak zorunda kalır/ız.

yalnız bir hpm-100 nere bir hi-end nere? arada ki dengeyi atlamamak lazım. atlayabilirsiniz bir şey denemez ama kendimize göre değerlendirirken doğrusununda farkında olmamız lazım. olay şu ki hpm-100 ri TAD stüdyoları dizayn edip o zamana göre heyecan verici kolon yaptı. ala, bugun TAD stüdyosunca kalibre edilmiş pioneer kolonlara baktınız mı? şimdi ki pioneer S-1EX-W yahut Reference One ile hpm-100, HI-END ya da kalitesini bir tutabilir misiniz? tutuluyor ama. tutulsa bile görüşe saygı duyarım. ben evde salonda namaz kılarken, öbür tarafta hristiyan vb. ayinini yapabilir, mumunu yakabilir .kesinlikle benim için harika ve saygı duyduğum bir şeydir.

diğer türlü iyi ve kötü arasında ki farkı gözetmemek bu. o zamn bir şey yazmanın hiç bir anlamı yok ki. baştan yazar uzatmazdım.